-
1 meydana koymak
выставля́ть, представля́ть (что-л.) -
2 meydana\ koymak
улича́ть -
3 meksatlarını meydana koymak
раскры́ть свои́ наме́рения -
4 meydan
1) пло́щадьTaksim meydanı — пло́щадь Такси́м
2) пло́щадь, по́ле, площа́дкаat meydanı — ипподро́м
atış meydanı — а) полиго́н, стре́льбище; б) се́ктор обстре́ла
hava meydanı — аэродро́м
savaş meydanı — по́ле бо́я
silâhbaşı meydanı — ме́сто сбо́ра по трево́ге
iniş meydanı — поса́дочная площа́дка
3) обозрева́емое простра́нствоmeydanda durmak — быть в по́ле зре́ния / на виду́
meydanda kimse yok — вокру́г никого́ нет
4) возмо́жность, удо́бный слу́чайmeydan bırakmamak — не дава́ть возмо́жности, не допуска́ть (чего-л.)
meydan bulmamak — не находи́ть возмо́жности
meydan vermemek — не допуска́ть, не позволя́ть
5) рел. ме́сто соверше́ния обря́дов в текке́ Мевлеви́••- meydana atılmak
- meydana atmak
- meydana çıkmak
- meydana dökmek
- meydana gelmek
- meydana getirmek
- meydana koymak
- meksatlarını meydana koymak
- meydan okumak -
5 maksat
(-dı)а1) цель; наме́рение, стремле́ние; за́мыселmaksata girmek — приступи́ть к осуществле́нию наме́рения
maksat gütmek — име́ть [та́йное] наме́рение; пресле́довать цель
maksatlarını meydana koymak — раскры́ть свои́ ка́рты, обнару́жить свои́ наме́рения (за́мыслы)
maksata muvafık или maksata uygun — целесообра́зный, уме́стный
maksata uygunluk — целесообра́зность
maksata uygun şekilde или maksata uygun surette — целесообра́зно
gizli maksat — та́йное наме́рение, за́дняя мысль
2) жела́ние◊
… demekten maksat — име́ется в виду́…
См. также в других словарях:
meydana koymak — yapıp ortaya çıkarmak, göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
İSTİNBAT — Bir söz veya bir işten gizli bir mânâyı meydana koymak. * Müçtehid veya büyük bir âlimin gizli bir mânâyı içtihadı ile meydana çıkarması. * Bir mes eleyi derin tetkik ile meydana çıkarması. * Bir mes eleyi derin tetkik neticesinde kaynaklarından… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İHDAS — Yeniden bir şey yapmak. Ortaya koymak. Meydana koymak. (Bak: İbda , Hudus … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İBDA' — Cenab ı Hakkın âletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması ve icâdı. * Misli gelmemiş bir eser meydana koymak, icâd, ( İbda , ihdâs, ihtirâ, icâd, sun , halk, tekvin kelimeleri birbirine yakın mânâdadırlar.) * Edb: Geçmişte benzeri olmayan… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İHRAC — Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İKAME — Oturtmak. Mukim olmak. Yerleştirmek. İskân eylemek. Bulundurmak. Meydana koymak. Vücuda getirmek. Dâva açmak. Ayağa kaldırmak. Kıyam etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İSBAT — Doğruyu delil göstererek meydana koymak. Delil ve şâhitle bir fikrin sıhhatını göstermek. İtiraf, ikrar ve tasdik etmek. * Sabit ve muhkem kılmak. * Bâki ve pâyidar eylemek. * Delil. Bürhan. Şâhit. (Bak: İman ı bil âhiret … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bırakmak — i 1) Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak 2) nsz Koymak Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. T. Buğra 3) Bir işi başka bir zamana ertelemek Gezmeyi haftaya bıraktık. 4) Unutmak Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5) Bulunduğu yeri veya durumu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düzmek — i, er 1) Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar. M. Ş. Esendal 2) Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli … Çağatay Osmanlı Sözlük